“STANDING WHERE EAST MEETS WEST” – İstanbul’un Güzel Tablosu

11-04-2022 13:26
“STANDING WHERE EAST MEETS WEST” – İstanbul’un Güzel Tablosu

İstanbul yalnızca bir toprak bütünü değil, tarih boyunca birçok kültürü, devleti, topluluğu, yıkımları-doğuşları, mimariyi, sanatı yaşamış, çok daha derin anlamlar barındıran bir şehirdir. 21. yüzyılda bile bu şehirde, hâlâ tarihin günümüze getirdiği eserlerle nostaljiyi yaşıyoruz. Bahsedilen eserler sadece döneminin sanatına değil, günümüz çağdaş sanatına da kaynak oluşturuyor. Tam da böyle bir bahsin üstüne İstanbul1881 olarak İngiliz ressam Ned Pamphilon aracılığıyla size tarihin İstanbul’u ve günümüz İstanbul’unun birleşiminden ortaya çıkan Standing Where East Meets West adlı tablomuzu sunuyoruz. Tabloda, İstanbul’a ait olan, zamanla şehrin sembolü haline gelen birçok yapı, eser ve unsur yer alıyor. Osmanlı Devleti’nden bugüne taşınan minyatür geleneğinin de etkileri görülen eserde, İstanbul’u kuşbakışıyla seyrediyoruz. Eski İstanbul’un bulunduğu yarımadadan açılan bir seyirci penceresiyle 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’ne kadar geniş bir çerçeveye hakim oluyoruz.


Standing Where East Meets West

Resmin ilk adımında seçtiğimiz merkez noktasında karşımıza şehrin nostaljik ulaşım aracı olan tramvay öne çıkıyor. İstiklâl Caddesi boyunca ilerleyen tramvay, doksanlardan bu yana Taksim-Tünel arasında sefer yapmaktadır. Tablonun sol alt kesiminde yer alan tramvayı merkeze koyarak resmi izlemeye başladığımızda, tarihin ve bugünün aynasını görüyoruz. İstanbul’un simgesi haline gelen sokak satıcılarıyla bugünü yaşarken, sahil ekseninde Ayasofya, Ortaköy, Süleymaniye Camii’leriyle düne de tanıklık ediyoruz. Bizans İmpartorluğu’nun 6. yüzyılda inşa ettirdiği Ayasofya (Hagia Sofia)’nın yanında tuvale dökülen, 16. yüzyılda Sultan Süleyman tarafından yaptırılan Süleymaniye Camii’nin yer alması tam da İstanbul’un birikerek çoğalan tarihi değerlerinin bir ispatıdır. Tabloda Ayasofya’nın hemen ardındaki günümüz çağdaş mimarisine ait olan Zorlu Center bloklarının resmedilişi, İngiliz ressam Ned Pamphilon’nun çağların mimari çatışmasını güçlü bir ironiyle tuvaline yansıtabildiğinin göstergesidir.  

 Avrupa Yakası’na adım attığımızda ise Sultan Abdülmecid tarafından son başmimar Abdulhalim Efendi’ye yaptırılan Ortaköy Camii rastlıyoruz. Ortaköy Camii, Osmanlı Devleti’nin Batılılaşma sürecinden Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar olan süreçte yaptırılan önemli mimari ögelerden biridir. Hâlen tarihi dokusunu koruyabilen tarihsel yapı, günümüzde sahil şeridinin üzerinde bulunmakla birlikte milyonlarca turist tarafından da ziyaret ediliyor. Camii’den sola doğru ilerlediğimizde yine tarihe ışık tutan diğer devasa bir eser olan Rumeli Hisarı’nı gezintiye çıkıyoruz. Yapımına 15. yüzyılda Fatih Sultan Mehmet tarafından başlanan hisar, günümüzde şehrin nüfus yoğunluğundan kaynaklanan turistik bir alan haline gelmiştir ve Boğaz’dan yapıyı seyrederken İstanbul’un derin tarihini hayal edebilmekteyiz. Tabloda Rumeli Hisarı’nın arkasına yerleştirilen Galata Kulesi de onunla aynı serüveni paylaşarak, 1300’lerden bu yana biriken tarihine turistik bir mekân olarak devam ediyor. Ned Pamphilon’un da çay bardağı ile imgeleştirdiği bu durum, aslında İstanbul’un kaderinin somut bir izlenimidir. Dikkate aldığımız merkezin aksında Galata istikametinden Taksim’e ulaşıyoruz ve Atatürk Kültür Merkezi’ni resimde yer alan figürle izlemeye başlıyoruz. 2018 yılında yıkılan, yeniden inşa sürecinde olan yapıda altmışlardan bu yana kültür-sanat programları gerçekleştirilmiştir.  

Seyirciyi Atatürk Kültür Merkezi’nden Anadolu Yakası’na taşıyan güzergâhta, Haydarpaşa Garı’yla devam etmekteyiz. Uzun yıllar aktif halde olan gar 2013’te kapatılmıştır ve 2010 yılında geçirdiği yangın nedeniyle de halen onarım görüyor. Sahil şeridinden Kadıköy’e ilerlerken bölgede yer alan gemi işletmecileri, tersaneler gibi ayrıntılarla sık sık geçtiğimiz caddeleri yeniden dolaşıyoruz. Kız Kulesi’nden Selimiye Kışlası’na, 19. yüzyıla ait Kadıköy Boğa Heykeli’nden yarımadanın Yerebatan Sarnıcı’na kadar uzanan tarihsel doku tek bir çerçevede seyirciye sunuluyor. Ned Pamphilon, fırçasıyla adeta bizi bir noktadan alıp, şehri seyredebileceğimiz bir merkeze konduruyor. Pamphilon, renklerin uyumuyla harmanladığı fırça darbeleri eşliğinde İstanbul’u seyirlik bir mekâna dönüştürüyor.  Tablonun karşısında yer alan seyirciye adım adım İstanbul’u gezdiriyor.

Pamphilon’un İstanbul aşkıyla bütünleştirdiği yeteneği adeta STANDING WHERE EAST MEETS WEST eseriyle vücut bularak İstanbul1881’de yerini aldı. Bu eserde seçtiğimiz noktadan yola koyularak, İstanbul’un tarihsel hikayesini sokak sokak gezerek yaşayabilmekteyiz. Siz de İstanbul’u sanatla omuz omuza gezmek ve eseri incelemek isterseniz www.istanbul1881.com adresini ziyaret edebilirsiniz..

İstanbul yalnızca bir toprak bütünü değil, tarih boyunca birçok kültürü, devleti, topluluğu, yıkımları-doğuşları, mimariyi, sanatı yaşamış, çok daha derin anlamlar barındıran bir şehirdir. 21. yüzyılda bile bu şehirde, hâlâ tarihin günümüze getirdiği eserlerle nostaljiyi yaşıyoruz. Bahsedilen eserler sadece döneminin sanatına değil, günümüz çağdaş sanatına da kaynak oluşturuyor. Tam da böyle bir bahsin üstüne İstanbul1881 olarak İngiliz ressam Ned Pamphilon aracılığıyla size tarihin İstanbul’u ve günümüz İstanbul’unun birleşiminden ortaya çıkan Standing Where East Meets West adlı tablomuzu sunuyoruz. Tabloda, İstanbul’a ait olan, zamanla şehrin sembolü haline gelen birçok yapı, eser ve unsur yer alıyor. Osmanlı Devleti’nden bugüne taşınan minyatür geleneğinin de etkileri görülen eserde, İstanbul’u kuşbakışıyla seyrediyoruz. Eski İstanbul’un bulunduğu yarımadadan açılan bir seyirci penceresiyle 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’ne kadar geniş bir çerçeveye hakim oluyoruz.


Standing Where East Meets West

Resmin ilk adımında seçtiğimiz merkez noktasında karşımıza şehrin nostaljik ulaşım aracı olan tramvay öne çıkıyor. İstiklâl Caddesi boyunca ilerleyen tramvay, doksanlardan bu yana Taksim-Tünel arasında sefer yapmaktadır. Tablonun sol alt kesiminde yer alan tramvayı merkeze koyarak resmi izlemeye başladığımızda, tarihin ve bugünün aynasını görüyoruz. İstanbul’un simgesi haline gelen sokak satıcılarıyla bugünü yaşarken, sahil ekseninde Ayasofya, Ortaköy, Süleymaniye Camii’leriyle düne de tanıklık ediyoruz. Bizans İmpartorluğu’nun 6. yüzyılda inşa ettirdiği Ayasofya (Hagia Sofia)’nın yanında tuvale dökülen, 16. yüzyılda Sultan Süleyman tarafından yaptırılan Süleymaniye Camii’nin yer alması tam da İstanbul’un birikerek çoğalan tarihi değerlerinin bir ispatıdır. Tabloda Ayasofya’nın hemen ardındaki günümüz çağdaş mimarisine ait olan Zorlu Center bloklarının resmedilişi, İngiliz ressam Ned Pamphilon’nun çağların mimari çatışmasını güçlü bir ironiyle tuvaline yansıtabildiğinin göstergesidir.  

 Avrupa Yakası’na adım attığımızda ise Sultan Abdülmecid tarafından son başmimar Abdulhalim Efendi’ye yaptırılan Ortaköy Camii rastlıyoruz. Ortaköy Camii, Osmanlı Devleti’nin Batılılaşma sürecinden Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar olan süreçte yaptırılan önemli mimari ögelerden biridir. Hâlen tarihi dokusunu koruyabilen tarihsel yapı, günümüzde sahil şeridinin üzerinde bulunmakla birlikte milyonlarca turist tarafından da ziyaret ediliyor. Camii’den sola doğru ilerlediğimizde yine tarihe ışık tutan diğer devasa bir eser olan Rumeli Hisarı’nı gezintiye çıkıyoruz. Yapımına 15. yüzyılda Fatih Sultan Mehmet tarafından başlanan hisar, günümüzde şehrin nüfus yoğunluğundan kaynaklanan turistik bir alan haline gelmiştir ve Boğaz’dan yapıyı seyrederken İstanbul’un derin tarihini hayal edebilmekteyiz. Tabloda Rumeli Hisarı’nın arkasına yerleştirilen Galata Kulesi de onunla aynı serüveni paylaşarak, 1300’lerden bu yana biriken tarihine turistik bir mekân olarak devam ediyor. Ned Pamphilon’un da çay bardağı ile imgeleştirdiği bu durum, aslında İstanbul’un kaderinin somut bir izlenimidir. Dikkate aldığımız merkezin aksında Galata istikametinden Taksim’e ulaşıyoruz ve Atatürk Kültür Merkezi’ni resimde yer alan figürle izlemeye başlıyoruz. 2018 yılında yıkılan, yeniden inşa sürecinde olan yapıda altmışlardan bu yana kültür-sanat programları gerçekleştirilmiştir.  

  Seyirciyi Atatürk Kültür Merkezi’nden Anadolu Yakası’na taşıyan güzergâhta, Haydarpaşa Garı’yla devam etmekteyiz. Uzun yıllar aktif halde olan gar 2013’te kapatılmıştır ve 2010 yılında geçirdiği yangın nedeniyle de halen onarım görüyor. Sahil şeridinden Kadıköy’e ilerlerken bölgede yer alan gemi işletmecileri, tersaneler gibi ayrıntılarla sık sık geçtiğimiz caddeleri yeniden dolaşıyoruz. Kız Kulesi’nden Selimiye Kışlası’na, 19. yüzyıla ait Kadıköy Boğa Heykeli’nden yarımadanın Yerebatan Sarnıcı’na kadar uzanan tarihsel doku tek bir çerçevede seyirciye sunuluyor. Ned Pamphilon, fırçasıyla adeta bizi bir noktadan alıp, şehri seyredebileceğimiz bir merkeze konduruyor. Pamphilon, renklerin uyumuyla harmanladığı fırça darbeleri eşliğinde İstanbul’u seyirlik bir mekâna dönüştürüyor.  Tablonun karşısında yer alan seyirciye adım adım İstanbul’u gezdiriyor.

Pamphilon’un İstanbul aşkıyla bütünleştirdiği yeteneği adeta STANDING WHERE EAST MEETS WEST eseriyle vücut bularak İstanbul1881’de yerini aldı. Bu eserde seçtiğimiz noktadan yola koyularak, İstanbul’un tarihsel hikayesini sokak sokak gezerek yaşayabilmekteyiz. Siz de İstanbul’u sanatla omuz omuza gezmek ve eseri incelemek isterseniz www.istanbul1881.com adresini ziyaret edebilirsiniz..

IdeaSoft® | E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.